Japon Mitolojisi
Nesillerdir tarım ve balıkçılıkla geçimini sağlamış bir ada halkı olan Japonların inanç sistemi Şintoist ve Budist dinlerin etkisiyle şekillenmiştir. Japonya’da bilinen en eski kültür MÖ 11 bin- 300 arasına tarihlenen Jomon olup, özellikle mezar ve diğer ayin alanlarında bulunan geniş kalçalı, büyük göğüslü kadın figürlerinden adada anatanrıçaya tapınıldığı anlaşılmaktadır.
MÖ 1500’den önce adalarda yaşayan Ainu halkı yeni yerleşimcilerin gelmesiyle
kuzeydeki Honşu ve Hokkaido adalarına sürülmüştür. Ainu halkı ve Okinawalıların Şinto öncesinde Şamanist inançlara sahip olduğu anlaşılmıştır. Kadın şamanların egemenliği pirinç tarımının yaygınlaştığı ve fallik heykeller eşliğinde tasvir edilen tanrıça heykelleri bulunan Yayoi dönemine (MÖ 300- MS 300) dek sürmüştür. MS 4. Yüzyılda ada Orta Asya’dan gelen atlı göçebelerce işgal edilmişse de komutanları için taş mezarlar hazırlayan bu topluluk erkek liderlerce yönetilmesine karşın 2 yüzyıl içerisinde ana tanrıçalara tapınacak denli ada kültürüne adapte olmuştur.
Zen Budizm ve Şinto Dini: Japon Mitolojisi’nin temel taşları
MS 592’de adanın resmi dini Budizm olurken daha eski söylenceler büyük ölçüde unutulmuşsa da Heida-no-Are adlı saraylı bir kadın tarafından 681’de yazıya dökülerek bugüne ulaşmaları sağlanmıştır. 711’de ise imparatoriçe Gemmyo, bu öykülerin yeniden derlenmesini sağlayarak Şinto inanışının temellerini oluşturan Kojiki adı verilen eski söylenceler koleksiyonunun oluşmasını sağlamıştır. 1868’de devlet dini haline gelip, sembolleri Japon emperyalizmi ile özdeşlesen Şinto panteonu kami adıyla bilinen sayısız tanrıyı içermektedir. En önemlisine Japonca Kutsal Efendi anlamına gelen Tenno adı verilen bu tanrılar, imparator ailesinin kökenini açıklamaya çalışan sayısız Japon efsanesi de Kojiki adı verilen metinlere kaydedilmiştir. Japon yaratılış efsanesi eril İzanagi ile dişil İzanami’nin dünyayı yaratmakla görevlendirilmesini anlatır ki, pek çok kültürel öğe gibi bu alanda da Çin’den (ying ve yang) etkilenmiştir. Japon inanışında Ölüler diyarının adı Yomi olup, Ameterasu güneşin, Tsukuyomi ayın, Susanoo ise rüzgârın bedene bürünmüş formlarıdır.
Japon Yaratılış Söylencesi
Koji-Ki’ye göre başlangıçta Çinlilerin Yin ve Yang prensibiyle benzer eril ve dişil düalist prensipler İn ve Yo kozmik bir yumurta içinde uyku halindeyken yumurta çatlamış gökyüzü ve yeryüzü birbirinden ayrılmış su yeryüzüne yayılmıştır. Kuni-Toko-Taçi adlı ilk tanrı, 7 tanrı soyundan sonra ise ilk insan çifti İzanagi ile İzanami ortaya çıkmıştır. Tufan suları geri çekilmeye başlayınca Pasifik adaları görünmüş ilk çift Onogoro adasına yerleşmiştir. Çiftin çocukları Amaterasu, Tsuki-Yomi, Susano ve Kagu-Tsuçi’nin Japon kraliyet ailesinin atası olduğuna dair Şintoist inanç 2. Dünya Savaşı sonuna dek Japon toplumunca sıkı sıkıya benimsenmiştir.
Japon öykü ve masal anlatıcılığı
Köklü bir geçmişe sahip geleneksel Japon öykü anlatıcılığı başlıca Rakugo, Kodan, Biwa Hoşi, Koen Dowa ve Gaito Kamişibai tarzlarından oluşmaktadır. Rakugo tarzı teatral ve mizahi öykü anlatımı anlatım 16. yüzyıldan itibaren başta Edo olmak üzere Japon yerleşimlerinde popüler hale gelmiştir. Kodan veya koşaku anlatım tarzı ise başlangıçta dini yazıtların okunup açıklamasından ibaretken 18. yüzyılda itibaren eğlenceli bir karaktere bürünmüştür. Biwa Hoşi, Ortaçağ’a özgü kahramanlık ve savaş ile ilgili destanları olup, bunların en ünlüsü 12. yüzyılda Japonya hâkimiyeti için verilen savaşı anlatan Heike Monogatari’ydi. Öyküler, çoğunlukla kör olan bir rahip tarafından biwa adı verilen Japon udu eşliğinde anlatılmaktaydı. Koen Dowa anlatım tarzı Japon masallarını 50 kitap halinde yayınlayan Sazanami İwaya (1879–1933) tarafından 1896’da yaratılmıştır. Gaito Kamişibai, 20. yüzyıl başlarında özel-likle 1930 – 1960 arasında açık alanlarda kurulan kâğıt tiyatrolarda erkek anlatıcılar tarafından Kamişibai adı verilen resimli kartların yardımı ile doğaçlama tavır ve mimiklerle öykü anlatım tarzıdır.
Kaynak: Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016